Free Porn
xbporn

https://www.bangspankxxx.com
Ana SayfaİbadetlerTövbe Nedir? Nasıl Olmalıdır?

Tövbe Nedir? Nasıl Olmalıdır?

Tövbe, İslam inancına göre kişinin yaptığı bir hatadan dolayı Allah’tan af dilemesi, günahından vazgeçmesi demektir. Kur’an’da Allah’ın affedici olması ve tövbeleri kabul etmesi ile ilgili birçok ismi geçmektedir.[1]

İslam inancında tövbe etmek için aracıya ihtiyaç yoktur. Kişi yalnız kaldığında, evinde, arabasında, toplum içinde ya da iş yerinde her an ve her yerde tövbe edebilir. Tövbe için samimi bir niyet ve Allah’a yönelmek yeterlidir. Tövbe yalnızca Allah’a yapılır. Kur’an’da tavsiye edilen tövbe şekli, tövbe edilen fiilden gerçek bir pişmanlık duyulması, bir daha yapılmamak üzere terk edilmesi ve günahta ısrar edilmemesidir.[2] Son nefese kadar tövbelerin kabul edileceği, ancak öleceğini anladığı ana kadar beklenip son anda ölüm korkusu ile yapılan tövbenin ise kabul edilmeyeceği de ayetlerde bildirilmiştir.[3] Hz. Musa (a.s) dönemindeki zalim kral Firavun da tam öleceği esnada tövbe etmiş, ancak Allah böyle bir tövbenin geçersizliğini haber vermiştir.[4]

İnsanoğlu irade sahibi bir varlık olarak bazen kötülüğe yönelebilir. Ancak önemli olan bu hatasından hemen pişmanlık duymasıdır. İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (a.s) ve eşi Hz. Havva’nın, bir anlık hata ile cennette Allah’ın yasakladığı meyveyi yemeleri, sonrasında hemen pişman olarak tövbe etmeleri Kur’an’da anlatılmıştır.[5] Yine Kur’an’da birçok peygamberin tövbelerinden örnekler vardır. İslam inancında Allah’ın bu seçkin kullarının da hata yapması ve tövbe etmesi insanlığa örnek olması açısından oldukça önemlidir.[6]

Müslüman bir kimseden beklenen, her an korku ve ümit arasında olmasıdır. Yani; yapılan günahlar için tövbeyi geciktirerek affedilememe korkusu ile; tövbe ederek Allah’ın affedici olduğunu bilip affedilmeyi bekleme ümidi arasında olmasıdır. Ayette “Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. Şüphe yok ki O, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”[7] denilerek ümide, “Fakat azabımın da pek acıklı bir azap olduğunu kullarıma haber ver.”[8] denilerek de korkuya dikkat çekilmiştir.

İnsan hata yapabilen bir varlık olarak yaratılmıştır. “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.”[9] sözü ile Hz. Muhammed (s.a.v), önemli olanın hatada değil ‘tövbede ısrarcı olmak’ olduğunu vurgulamıştır. Tövbe ettikten sonra tekrar hataya düşen kişiler için tövbe kapısı kapanmaz.[10] Ancak tövbesinden sürekli dönen, bir türlü istikrarlı olamayan, aynı hatalara defalarca düşen kişiler için Kur’an ayetlerinde caydırıcı cezalardan da haberler verilmiştir.[11] Tahrim suresi 8. ayette, olması gereken tövbe şekli “nasuh tövbesi” olarak adlandırılmıştır. Bu tövbe; bir daha aynı hataya düşmemek üzere kararlılık gösterilen ve buna gerçek anlamda azmedilen tövbe olarak tarif edilmiştir.

Tövbe etmek kararlılık gerektiren bir iştir. Bu kararlılık adına fedakârlıklarda bulunmak,  bazen bulunduğu ortamdan ya da kişilerden uzaklaşmak gerekmektedir. Hz. Muhammed’in (s.a.v) şu hadisi bu duruma verilen güzel bir örnektir: “Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir rahibi gösterdiler. Bu adam rahibe giderek: ‘Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu?’ diye sordu. Rahip: ‘Hayır, kabul olmaz’ deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüze tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek: ‘Yüz kişiyi öldürdüğünü, tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.’ Âlim: ‘Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir.’ dedi. Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca vefat etti. Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar. Rahmet melekleri: ‘O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü.’ dediler. Azap melekleri ise: ‘O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki!’ dediler. Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler. Hakem olan melek: ‘Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir.’ dedi. Melekler iki mesafeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.”[12]

Kur’an’da Firavun’un tövbesinin kabul edilmediği şu ayetlerle anlatılmıştır; “Derken İsrailoğullarını denizin öteki yakasına geçirdik. Firavun ve ordusu da haksız yere onlara saldırmak üzere peşlerine düşmüştü. Sonunda Firavun boğulmak üzereyken şöyle dedi: ‘Elhak inandım ki, İsrailoğullarının iman ettiğinden başka tanrı yokmuş! Ben de artık kendini O’na teslim edenlerden biriyim.’ ‘Şimdi mi? Hâlbuki daha önce hep başkaldırmış ve bozguncular arasında yer almıştın.’”[13] Ayetlerde ifade edildiğine göre; hayatı boyunca ısrarla inkâr edenlerin son nefesteki tövbesi makbul görülmemiştir. Bununla beraber bir hadiste haber verildiğine göre Allah’tan sürekli bağışlanmasını dileyen kimsenin, günahında ısrar etmiş sayılmayacağı da ifade edilmiştir. Şirk (Allah’a ortak koşmak) dışında kalan günahların samimi tövbe ile affedileceği Kur’an ayetlerinde de haber verilmiştir.[14] Hz. Muhammed (s.a.v) bu hususta, denizin köpükleri kadar günahı olan bir kimsenin bile bağışlanabileceğini[15] söylemiş,  bunun için de abdest ve namaz ile Allah’a yönelip tövbe edilmesini tavsiye etmiştir.[16]


[1] Afuv, Ğafur, Tevvab
[2] Ali İmran/135
[3] Nisa/18
[4] Yunus/90-91
[5] Araf/23
[6] Bakara/128, Hud/47
[7] Zümer/53
[8] Hicr/50
[9] Müslim, Tevbe, 9, 10, 11
[10] Zümer/54, Maide/39
[11] Hud/52, Buruc/10
[12] Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48
[13] Yunus/90-91
[14] Nisa/48, Nisa/116
[15] “Denizin köpükleri kadar günahı olsa da Lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ diyen yeryüzündeki her insanın günahına bu söz kefaret olur.” Tirmizî, Vitr, 15
[16] “Hiçbir kul yoktur ki bir günah yapsın ve kalkıp güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılarak bu günahtan mağfiret dilesin de, Allah onu affetmesin.”Ahmed b. Hanbel, I, 10

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz