London Escorts sunderland escorts asyabahis.org dumanbet.live pinbahiscasino.com www.sekabet.net olabahisgir.com maltcasino.net faffbet-giris.com asyabahisgo1.com dumanbetyenigiris.com pinbahisgo1.com sekabet-giris2.com www.olabahisgo.com maltcasino-giris.com www.faffbet.net www.betforward1.org betforward.mobi www.1xbet-adres.com 1xbet4iran.com www.romabet1.com www.yasbet2.net www.1xirani.com romabet.top www.3btforward1.com 1xbet 1xbet-farsi4.com بهترین سایت شرط بندی بت فوروارد
Ana SayfaKritik Sorularİslam'a Göre İnsanın Bütün Hazları Sınırlandırılmalı Mı?

İslam’a Göre İnsanın Bütün Hazları Sınırlandırılmalı Mı?

Müslüman âlimlere göre insanın haz duygusunun kaynağı olan hisler 3 başlık altında incelenmektedir. Bunlar akıl, şehvet ve öfkedir. Bu duyguların bir sınırı yoktur. Birey kendi sınırlarını belirlemediği sürece bu duyguları yaşamak noktasında hep daha fazlasını aramakta ve istemektedir.[1]

İslam, insanın duygularını yasaklamamakla birlikte bu duyguları yaşayabilmesi için diğer insanların haklarına girebilecek kadar sınırsız bir özgürlük alanı da vermemektedir. İslam, denge dinidir. Allah, Hz. Muhammed’in ahlakında ve yaşantısında insanın fıtratına konulan ihtiyaçları en güzel şekilde gidermenin yollarını göstermiştir.

Hz. Muhammed (sav); genel olarak duyguların, tutum ve davranışların normal ve dengeli olmasını istemiştir: Aşırı sevginin gözü kör, kulağı sağır edebileceği uyarısında bulunmakta ve insanları sevdiklerini ölçülü sevmeye çağırmaktadır[2]; dinde aşırılığı yasaklarken bunun eski toplumların yıkımını hazırlayan kötü bir huy olduğu belirtmektedir[3]; aşırı dünyevileşmeyi reddettiği gibi din ve ibadet adına dahi olsa bütünüyle dünya işlerinden kopacak kadar aşırılığa sapmayı da yasaklamaktadır.[4]

Allah insana temel ihtiyaçlarını doğru, sağlıklı ve helal yollarla gidermesini emretmiştir: “Allah’ın size verdiği helâl ve temiz rızıklardan yiyin ve iman etmiş olduğunuz Allah’ın yasaklarından sakının.”[5]Onlar zinâ etmezler.”[6] İslam dinine göre bu 3 duygu etrafında şekillenen haz duyma ihtiyacını, helal yollarla gidermek, insanı hem bireysel hem de toplumsal olarak bu dünya ve diğer dünyada kazançlı kılacaktır.

İslam dinine göre akıl, doğru ve yanlışı ayırt edebilmesi için insana verilmiştir: “Doğrusu size rabbiniz tarafından basîretler (idrak kabiliyetleri) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendine, kim de görmezse zararı kendinedir.”[7] Ancak kişi aklını aşırı kullandığı takdirde doğru ile yanlışı olduğundan farklı olarak karşı tarafa aksettirme kabiliyeti kazanmaktadır. Kişinin aklını hiç kullanmaması ise doğrunun ve yanlışın ne olduğunun bilincinde olmadan yaşıyor olduğu anlamına gelmektedir.

Şehvet duygusu mide üstü ve altı ile ilgili ihtiyaçlarda tatmin olmayı ve doymayı sağlamaktadır. İnsan, bu duyguda aşırıya kaçtığı takdirde obezite gibi çeşitli hastalıklara yakalanabilir. Şehvet hissini hiç hissetmeyen biri ise sağlıklı bir hayat süremez. Çünkü acıktığı zaman bireyin bunu hissetmesi gerekir ki karnını doyurabilsin.

İslam dinine göre karşı cinse hissedilen şehvet duygusu yanlış değildir. Yanlışlık, bireyin bu duyguyu nasıl yaşadığına göre şekillenmektedir. Bu duyguyu doğru veya yanlış yollardan birini seçerek yaşamak da imtihanın kendisidir. Hz. Muhammed (sav), bu duyguyu hisseden bireylere yanlış yola girmemeleri için evlenmelerini (helal yolla tatmini), buna imkan bulamıyorlarsa oruç tutmalarını, böylelikle bu duyguyu kontrol altına alabileceklerini öğütlemiştir: “Ey gençler topluluğu! Evlenme imkânına sahip olan ve buna gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik, (harama bakmaktan) gözü sakındırır ve (harama düşmekten) iffeti korur. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruç tutsun. Çünkü oruç (harama düşmekten) bir himâyedir.[8]

Öfke duygusu insanın adaletsizlik karşısındaki tepkisidir. Öfke duygusunun kontrollü bir şekilde yaşanması gerekmektedir. İslam dini insanın aklının ve iradesinin olmasını kendisini kontrol edebilen bir varlık olmasıyla ilişkilendirir. Öfkesiyle değil de aklıyla hareket eden insan için en büyük nimet, irade kabiliyetinin olmasıdır. İnsanın en güçlü yönü bir şeyi arzu ettiği hâlde yapmama iradesi göstermesidir. Hz. Muhammed (sav) bu durumu şu örnek ile ifade etmiştir: “Güçlü kimse güreşte rakibini yenen değil, öfke anında kendisine hâkim olandır.[9] Öfke duygusunu hiç hissetmemek ise sağlıklı bir hal değildir. Çünkü İslam dinine göre birey; haksızlıklara, kötülüklere ve zorbalıklara öfkelenmeli ve tepki göstermelidir.[10] Nitekim psikolojik bir rahatsızlığı olmadığı halde hiç öfkelenmeyen kimse yaşadığı dünya ile irtibatını kaybetmiş demektir. Oysaki İslam dinine göre bu dünya ahiretin tarlası hükmündedir. Bireyin bu dünyadaki hayatı, tercihleri ve tepkileri ahiret hayatını şekillendirmektedir.[11]


[1] Gazâli, İhyâ-u Ulûmi’d-dîn, Kimyây-ı Saadet. Bediüzzaman Said Nursi, İşaratü’l-İcaz: Fatiha Suresi, Risale-i Nur.
[2] Ebû Dâvûd, Edeb, 116.
[3] Buhârî, İ’tisâm, 5.
[4] Buhârî, Savm, 51.
[5] Maide, 88.
[6] Furkan, 68.
[7] En’am, 104.
[8] Buhari; 5065
[9] Müslim, Birr, 107.
[10]Bir kötülük gördüğünüz zaman, onu elinizle düzeltin, buna gücünüz yetmezse, dilinizle düzeltin, buna da gücünüz yetmezse, kalbinizle buğzedin. Zaten bu da imanın en düşük derecesidir.” Müslim, İman, 78.
[11] Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, I, s. 412.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz